Türkiye’de bekar bir anne olarak bebeğini dünyaya getirme cesaretini gösteren ve bu değerli deneyimini ‘Bekleyiş’ belgeseli ile kayıt altına alan bir kişi; Aslı Akdağ… Deneyimleri birçok anneye ışık olabilir… ‘
Bir kadın düşünün bilinen yolların tersine bir süreç izleyerek bebeğini kucağına almış. Evlenmemiş, ‘eş’inin kanatlarının altına girmemiş, büyük bir cesaretle bebeği ile birlikte tek başına bir serüvene yönelmiş… Ve üstelik her anını kayıt altına alarak bunu milyonlarla paylaşmış. Türkiye’de yaşayan bekâr bir kadın olarak bebeğini tek başına dünyaya getirme ve büyütme kararını alan Akdağ’ın hikayesi birçok kişiye cesaret olabilir, umut olabilir, ışık olabilir…
Türkiye’de bekâr bir anne olma yolundaki deneyimlerini kayda aldığı otobiyografik belgeseli “Bekleyiş”den haberim olduğunda aklıma birçok soru takıldı. Büyük cesaret dedim… ‘Cesaret’i bir çocuk büyütme kararını bir eş beklemeden tek başına veren bir kadın için kullanmadım. İçinde bulunduğumuz toplumun bize dayattığı değer yargılarının karşısındaki dik duruşuna verdim… Hayran kaldım.
Anne olma süreci bir mucize… Ancak bu mucizeyi yaşarken içinizde hem fiziksel hem ruhsal değişimleriniz sizi zaman zaman verdiğiniz kararla ilgili ‘sorgulatan’ anlara neden olabiliyor. Bir yolunu bulup güçlü kalmak zorundasınız…
“Bekleyiş” zor sürecin, bir kadının hayatında bir baba figürü olmadan çocuk dünyaya getirmenin ve bekâr bir anne olmanın ne anlama geldiği sorularının peşine düşüyor. Akdağ’ın iç dünyasında gerçekleşen değişimleri konu alıyor. Aile üyelerinden, komşulara, arkadaşlara kadar tüm tepkilerin mercek altına alındığı belgesel hem evlilik kurumuna bakış açısını hem de kadının toplumsal rollerini sorguluyor.
Avukat, yapımcı, yönetmen, anne olan Akdağ’ın hikayesini, oğlu Aren ile ilişkisini, ‘Bekleyiş’i merak ettik, sorularımızı yönelttik…
Sıra dışı bir hamilelik ve doğum hikayeniz var. Belgesele gelmeden önce, bir anne olarak merak ettiğim soruları size yöneltmek istiyorum. En başa dönelim. Çocuk sahibi olmak istiyor muydunuz?
Çocuk sahibi olmak istediğimin farkında değildim diyebilirim. Doktordan hamile kalma ihtimalimin düşük olduğunu öğrendiğim zaman oldukça üzülmüştüm. Geriye dönüp insan seçimlerini sorguluyor böyle bir anda. Ama ben bu bilgiyi sindirip yumurta dondurmayı planlamışken hamile olduğumu öğrendim.
Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde ilk düşündüğünüz ne oldu?
Çok mutlu oldum. Mide bulantılarım, akşam halsizliklerim bir anlam kazanmıştı böylece. İlk olarak babayla konuşmak ve durumu müjdelemek istedim, öyle de yaptım.
Bebeğinizi tek başına bekar bir anne olarak dünyaya getirmeye nasıl karar verdiniz? Ailenizin kararınızı duyduğu andaki tepkisi ne oldu?
Ben bu kararı verirken bebeğime sunabileceğim imkanları ve hayatı ölçüp tarttım öncelikle. İlişkimin yürümemesi ihtimalini de göz önüne alarak bu kararı verdim. Çekirdek ailem o tarihte de kardeşim ve annemden oluşuyordu; babamı kaybetmiştik. Onlar çok şaşırdı tahmin edeceğiniz üzere. Her anne çocuğunun iyiliğini isteyeceği için yaşayacağım olası zorluklar annemi düşündürdü. Zaman içerisinde olumsuz olan düşüncelerin yerini olumlu duygular aldı. Her şeyi dönüştürücü bir şey yaşam; bizler de bebeğin varlığıyla dönüştük bir nevi.
Belgesel ödül alınca ‘yaşadığım tüm zorluklara değdi’ dedim. Ufak da olsa fark yaratacak bir şey yaptığımı hissettim ve çok mutlu oldum.
Aslı Akdağ
Zorlandığınız, kararınızdan dolayı kendi kendinizi sorguladığınız zamanlar oldu mu?
Olmaz olur mu? Hamileliğimin ilk aylarında özellikle. Cilt hastalığı geçirdim yaşadığım stres nedeniyle. Kararım netleşince giderek rahatladığım bir sürece girdim. Toplum içerisinde yaşadıklarım beni yıldıracak zorluklar değildi, olamazdı. Benim derdim daha çok kendimle. Kadın olmak zor, anne olmak zor; tek başına bir bebeğe bakmak ve büyütmek muhakkak ki daha zor. Ekonomik açıdan bir sorun olmadığı sürece ve sosyal çevremizin desteği var olmaya devam ettiği müddetçe böyle bir kararı sorgulatacak bir zorluk olabileceğini düşünmüyorum.
Bu coğrafyada değil tek başına annelik, bir sevgilimiz varken bile çocuk doğurmaya karar vermek farklı şekillerde yargılanmamıza neden oluyor. Herkes bir şekilde konuşuyor. Muhakkak sizin de kulağınıza gelen, yüzünüze söylenen şeyler olmuştur. Neler hissettiniz? Nasıl karşılık verdiniz?
Yüzüme karşı söylenmesi zor biraz. Uzak akrabalarımdan gelen bazı tepkiler üzmüştü doğrusu. O da kulağıma geldi bir şekilde ve kötü hissettim elbette. Akraba, aile önemlidir benim için. Bu kavramları kutsallaştırmayalım diyorum her fırsatta ancak bu önemsemediğim, karşısında olduğum gibi bir anlama da gelmiyor. Üzüldüm tabi…
İnsanlar neler yaşadığınızı, nasıl süreçlerden geçtiğinizi önemsemiyor. Kötü bir evlilik de olsa evliyseniz eşrafınız da rahat ediyor. Bu çok ikiyüzlüce geliyor bana. Çünkü insan olmak böyle bir şey değil. Hayatta tek bir doğru yok. Ya da herkesin kendi doğruları olabilir ancak ve herkes kendi doğrusuyla var oluşunu yaşasın.
Her şeyi dönüştürücü bir şey yaşam; bizler de Aren’in varlığıyla dönüştük bir nevi.
Aslı Akdağ
Aren çok sempatik bir çocuk. Şu anda kaç yaşında? Günleriniz nasıl geçiyor?
Teşekkürler, eğlenceli ve akıllı bir çocuk. Post prodüksiyon, pandemi derken Aren 3 oldu. Bana arkadaşlık yapmaya bile başladı. Kreşe gidiyor gün içerisinde, ben çalışıyorum. Sonra kreşten aldığımda bir dolaşıyoruz Kadıköy sokaklarında. Kendi seçiyor gideceğimiz yolları. Oturuyoruz arada bir kafeye. Sonra bazen bana dönüp “Çok güzel bir keyif çıkartıyoruz değil mi anne?” diye soruyor; bayılıyorum ondan bunu duymaya.
Anneliği birkaç cümle ile anlatabilir misiniz dersem nasıl anlatırsınız?
Annelik bitmeyen bir vicdan muhasebesi. Sürekli bitmeyen bir kendini sorgulama ve yeterli olmaya çalışma hali. Bu özellikle bizde böyle bana kalırsa. Her yerden karışan da olunca…buna fırsat verdiğinizde çok fena suistimale açık bir durum. Kendime hatırlatmaya çalışıyorum ben de bu nedenlerle, annelikten evvel insan olduğumu ve her şeyde mükemmel olamayacağımı… Bunu hatırlamak iyi geliyor. Ayrıca ben mutluysam çocuğum da mutlu olacaktır.
Kadın olmak zor, anne olmak zor; tek başına bir bebeğe bakmak ve büyütmek muhakkak ki daha zor.
Aslı Akdağ
Birçok kadın, sizinle aynı süreçlerden geçerek ya da farklı durumlar nedeniyle tek başına çocuğunu ya da çocuklarını büyütüyor. ‘Babasız çocuk büyütmek…’ Bundan 10 yıl önce size söylense ne düşünürdünüz, şu anda neler düşünüyorsunuz?
Elbette babasız çok aile var; ama boşanma ve ilgisizlik, ama ölümler… Hayat işte, her şey bizler için. Ayrıca babanın sadece adının olduğu da nice aile var.
Bundan 10 yıl kadar evvel deyince aklıma Lyon’da 3 ay yanlarında kaldığım aile geldi. 3 çocuğuna bakan güçlü bir kadın vardı ailenin başında. Ne kadar hayran olmuştum! Ama kendim benzer bir şey deneyimleyeceğimi hiç tahmin etmezdim. Çocuk çok da aklımda olmadığından ancak aile birliği içerisinde, belki bir gün derdim…
Yaşadığınız bu özel süreçte, deneyimlerinizden yola çıkarak sizin durumunuzda olan ya da karar aşamasında olan anne adaylarına neler söylemek istersiniz?
Çok zor, şüphesiz. Bu nedenle gerçekçi bir şekilde oturup düşünmeliler. Alternatif ailelerinde sevgi ve şefkat sunabilecekleri ortamı sağlayabilecekler mi? Ekonomik olarak tek başlarına bu yükü göğüsleyebilecekler mi? Bunları iyi ölçüp tartmalılar. Çocuklarımıza mutlu büyüyecekleri bir ortamı sunabiliyor olmak lazım. Bu ortamın illa ki babanın varlığının olduğu ailelerde sağlanmadığını da hepimiz, ama kendimizden ama etrafımızdan biliyoruz.
Çocuklarımıza mutlu büyüyecekleri bir ortam sunmalıyız. Bu ortamın illa ki ‘baba’nın olduğu ailelerde sağlanmadığını da hepimiz biliyoruz.
Aslı Akdağ
Ve benim de hikayenizi öğrenmeme vesile olan belgesel film “Bekleyiş”e gelelim… Bekleyiş, Antalya Altın Portakal’da Belgesel dalında “Jüri Özel Ödülü” aldı. Tebrikler… Ödülü aldığınızda neler hissettiniz?
Çok mutlu oldum. Hissettiklerimin insanlara geçmiş olduğunu, izleyenlerin ne anlatmak istediğimi anlamış olduklarını görmek muazzamdı. Ayrıca hani bir an vardır ya; çok sancılı bir sürecin sonucunda “değdi” dersiniz. Yaşadığım tüm zorluklara değdi dedim. Ufak da olsa fark yaratacak bir şey yaptığımı hissettim ve çok mutlu oldum.
Hamilelik sürecinizi beyaz perdeye taşıma fikri nasıl doğdu?
Dokümante etmek istedim tüm yaşadıklarımı. Yapımcı refleksim, çocuğuma bir şeyler anlatmak ihtiyacım… Mikroda kendi hikayemden yola çıkarak nice başka benzer süreçleri yaşayan kadınlarla temas kurabilecek olmak fikri aklıma düştükçe de hikayemin daha makro bir boyutta anlatılması gerektiğini hissettim.
Annelik bitmeyen bir vicdan muhasebesi. Sürekli bitmeyen bir kendini sorgulama ve yeterli olmaya çalışma hali.
Aslı Akdağ
Hamilelik süreci bir kadın için inişleri çıkışları olan, fiziksel değişiminizle olduğu kadar psikolojik değişimlerle de karmaşık bir dönem. Karmaşık ama mucizelerle de dolu bir yolculuk… Siz bu dönemi insanlarla paylaştınız. Zor olmadı mı? En çok neleri aktarırken zorlandınız?
Gerçekten mucizeyi içinizde yaşamak, insanı hayran bırakan bir durum. Bu dönemi aktarmanın tek zor yanı sürecin takibi olmuştur. Arkadaşlarım, özellikle Banu Sıvacı bir süre benimle yaşıyor gibiydi neredeyse. Bunun dışında terapi gibiydi arkadaşlarımın çekimler boyunca yanımda olmaları…
Sorduğunuz manadaysa bir zorluk olmadı. Ben bedenimle de kimliğimle de barışığım. Hamilelik de gayet doğal, estetik de bir süreç. Kötü şeyleri izlemeyi normalleştirmişiz ancak kadının doğum yapması düşüncesi dahi neden bilmem rahatsız ediyor bir kısım insanımızı. Kadının evde, kocasının yanında, kapılar arkasında olması gerektiği kanaatini paylaşanların günümüze bıraktıkları bunlar herhalde.
Kendime annelikten evvel insan olduğumu ve her şeyde mükemmel olamayacağımı hatırlatıyorum sık sık…
Aslı Akdağ
Belgeselinizde kendi hikayeniz üzerinden bu coğrafyada kadın olmanın, bekar bir anne olmanın ne anlama geldiğini sorguluyorsunuz. Belgeseliniz, kadınları baskı altına alan bakış açılarına meydan okuyan ve insanlara ilham veren bir proje olarak çok değerli. Böyle işlerin ve sizin gibi insanların daha görünür olmasını çok önemli buluyorum. Belki de hikayenizle toplum baskısı altında verdiği kararları uygulamayan birçok kadına ilham olacaksınız. Bu size ne hissettiriyor?
Bu bana çok iyi geliyor. Kadın sorunlarına eğilerek fark yaratmak için çabalayacağım bundan sonra da. Hayat çok naif ve kırılgan bir şeyken insanların nelere takıldığına çok şaşırıyorum. Bizlerin kendimizi ezdirmemeyi, manipüle eden ilişkiler içerisinde barınmamayı, kendimizi sevmeyi ve kendimiz olmayı öğrenmemiz lazım önce. Sonrası zaten kolay.
‘Bekleyiş’i farklı festivallerde de görecek miyiz?
Bekleyiş Ankara Film Festivali’nde de gösterildi ve burada da izleyiciden güzel geri dönüşler aldık. Şimdi ödüllerin açıklanacağı geceyi bekliyoruz heyecanla. Ardından yurt dışındaki festivallere ağırlık vermeyi umuyoruz.
Çünkü bu dertler sadece bizim değil Orta Doğu’nun, Balkanların, Asya’nın, Afrika’nın da derdi…
Hayatta tek bir doğru yok. Herkes kendi doğrusuyla var oluşunu yaşasın.
Aslı Akdağ
Aslında bir avukatsınız ve sinema serüveniniz çok da eskiye dayanmıyor. Bundan sonra sinemaya dair hedeflerinizi öğrenebilir miyiz? Belgeseller devam edecek mi? Farklı projeler görecek miyiz?
Evet hayatımı avukatlıktan kazanıyorum. Fikri mülkiyet avukatı olarak medyayla, eğlence sektörüyle çalışıyorum. Ancak yapımcılık serüvenimin başlangıcı takriben 2008 yılına uzanıyor. Kadir Has Film ve Drama Yüksek Lisans Programı’nda, Yapımcılık alanında dersler aldım bu istek içimde doğduktan sonra. TV Kanalı, farklı yapımcılar, çok insanla çalışıp sektörün dinamiklerini öğrendim. Proje geliştirme ve sair süreçleri de deneyimledikten sonra ilk olarak 2015 yılında Genç Pehlivanlar’ın yapımcılığını üstlendim. Yönetmen olaraksa ilk deneyimim olduğu doğru ama son olmayacak gibime geliyor. Beni heyecanlandıran ve de kişisel dertlerimden kaynaklanan hikayeler olduğunda kafamda da sahneler beliriyor. Bu nedenle yapıma da yönetmenliğe de devam gibi görünüyor.