Esra Oflaz, Çalışmanın Kendisine Kazandırdıklarını Anlattı.

esra-oflaz,-calismanin-kendisine-kazandirdiklarini-anlatti.

MCD Life Medya Yönetim Kurulu Başkanı Esra Oflaz, kadınların iş hayatındaki yerini ve çalışmanın kendisine kazandırdıklarını anlatıyor.

Sizi tanıyabilir miyiz?

İstanbul Üniversitesi’nde iktisat ve sonrasında New York Üniversitesi’nde uluslararası iş ve finans okudum. Kariyerime New York’ta okurken, New World International firmasında stajyer olarak başladım. Global dağıtım şirketindeki ilk vazifem, Cesur ve Güzel dizisinin hayran mektuplarını cevaplamak olmuştu. Bu da üniversitedeki arkadaşlarımı çok eğlendirmişti. Çünkü hepsi finans, bankacılık vs. alanlarda işe başlamışlardı. Bana “Bunca zaman ekonomist oldun, neticede de ola ola Güzin Abla oldun.” diye gülmüşlerdi. Türkiye’ye döndüğümde, medyada yabancı menşei programların telif hakları konusunda uzmanlaştım. Yasal hakların yanında, alım satımı, dağıtımı, pazarlamasını, yerelleştirilmesini, yani mutfağını öğrendim. Pek çok dizi, program, film, çizgi film, pembe dizinin Türkiye’deki yerli kanallara distribüsyonunu yaptıktan sonra hayalimi gerçekleştirmek için, Türkiye’de ihtiyaç duyulan yabancı tematik kanalların temsilcilik haklarını almaya başladım. Yabancı tematik kanalların Türkiye’deki telif haklarının yasallaştırılması konusunda çalıştım. Sonrasında,  MTV Avrupa, Nickelodeon, Eurosport, RTL, National Geographic, Euronews gibi kendi alanının en iyisi olan pek çok tematik kanalın, kablo, DTH, mobil, VOD vs. lisans haklarını dağıttım. Ardından MTV, Eurosport, National Geographic, Nickelodeon,  Sci Tech, Euronews, Kidz-Animez, Lifetime kanalarının Türkiye lisans haklarını alıp, yerel kanallarını Türkiye’de açtım. Sinema TV kanallarının ortağı oldum. Bu global kanalların yerel versiyonlarını açmak, benim gerçekleşen hayalim oldu. Çocuklar,  gençler ve kadınların eğitimi ve güçlendirilmesi için onlarca sosyal sorumluluk kampanyaları gerçekleştirdim. Türkiye’nin, Avrupa Müzik Ödülleri’nde yer alması ve Emre Aydın ve Manga’nın Avrupa’da ödüllerle taçlandırılmaları ile gençlere verdiğim sözü tutmuş oldum. Ayrıca kadınların güçlendirilmesi için pek çok kampanya yaptım. Türk kadınının, global medyada güçlü kadınlar arasında yer almasını sağladım. Senin Mucizen adındaki TV programım kadınların güçlendirilmesinde her hikâyenin, görüneninin ötesi olduğu konusunda pek çok ünlü ile farkındalık yarattı. Akabinde aile dramımı ve tüm samimiyetimle kaleme aldığım yolculuk hikâyemi anlattığım “Geçit: Hikâyem ve Ötesi”, Türkiye’de en çok satanlar listesinde haftalarca yer aldı. Başımıza gelenlerin, travma ve dramların kim olduğumuzu belirleyemeyeceği, hepimizin bireysel, eşsiz ve kutsalla ilintili olduğu konusunda kadınları güçlendirdi, onlara ilham oldu. İlk kitabımdan aldığım cesaretle ikinci kitabım “Yen”i piyasaya çıkarmanın heyecanı içindeyim.

Vazgeçemediğiniz prensipleriniz nelerdir?

İş kuracağım zaman iş kadını kimliğimle, talep olan ürünlere odaklanırım. Ancak, iş planlarının başarılı ve verimli olmaları yanında, katma değer yaratmaları da mühimdir benim için. Bu da niyet, talep, fayda dengesine inanmamdan geliyor. Türkiye’ye, her zaman ihtiyaç olan, konusunun en iyi tematik kanallarını getirmeye niyet ettim ve niyetimi sadece ticari değerle değil, toplumumuz için katma değer de yaratmaya odaklanarak gerçekleştirdim. Evrensel enerji alanında, niyetin çok büyük bir gücü var ve pür niyet eylemi, neticeyi  gizliden yönlendiriyor; bunu biliyorum. Tabii ki çok çalışmaya ve sebata inanıyorum. Sadece MTV Türkiye’yi açmak için on sene emek verdiğim düşünülürse, inandığım şeyden, hayalimden hiçbir şekilde vazgeçmeyeceğim ortada oluyor sanıyorum. Ve diğer vazgeçemediğim prensibim de sezgilerimi dinlemem. İş hayatımda sezgilerimi hiçbir zaman göz ardı etmedim. İç görümüz bizleri her zaman doğru yönlendirir, sadece dinlemeyi bilmek lazım.

Kadınların iş hayatındaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kadınlar iş hayatında çok önemliler ancak, hâlâ hak ettikleri yerde değiller maalesef. Kendi değer ve önemlerinin de farkında da değiller. Pratikte  kadınların erkeklerle aynı fırsat eşitliğine sahip olduklarını, eşit davranıldıklarını gözlemlemiyorum. Terfi sorunları, yönetsel pozisyon sorunları var. Toplumumuzun büyük kısmı da hâlâ kadının kimliğini ev kadını, anne olarak tanımlıyor ya da genç kadının, okul hayatı bittikten sonra evlenene ve çocuk sahibi olana kadar olan sürede geçici kariyer yaptıklarını farz ediyor.  Kadınlar önce iş hayatında kendi değerlerini bilmeliler, hedeflerine kilitlenmeli ve sezgileriyle çok yüksek olanı yaratma güçlerinden faydalanmalılar. Hâlâ potansiyellerinin farkında değiller ve manipülasyona uğruyorlar maalesef.

İş hayatına yeni atılan kadınlar için tavsiyeleriniz nelerdir?

Öncelikle; sevdikleri, kendilerini heyecanlandıran işi seçsinler, mutlaka uzmanlaşsınlar ve hayallerini takip etsinler. Çünkü hayaller ile niyet arasında direkt bir bağlantı var. Evrensel enerji alanı, hayallerimizi gerçekleştirmemiz için tılsımlı vesileler ile yaren olur yanımıza. Ayrıca sebat etmeleri, sezgilerini dinlemeleri, kendilerini geliştirmeleri çok mühim. Ve son olarak kariyerlerini; geçici bir heves olarak değil, üretmek için, en iyi versiyonlarına ulaşmak için, layıkıyla var olmak için planlasınlar. Yüzlerce genç ile çalıştım ve maalesef maymun iştahlı olan veya evlenince işi bırakan pek çok zeki, yetenekli kadının, potansiyellerinin en üst seviyesine ulaşamadıklarına tanıklık ettim.

Çağdaş kadını tanımlar mısınız? Çağdaş kadın hangi özelliklere sahip olmalı?

Ben çağdaş kadınları; değişen dünyaya uyum sağlayabilen, eğitimli, donanımlı, kendi kararlarını kendileri verebilen, idrakleri yüksek, ekonomik bağımsızlıkları olan ve ruhsal-holistik dengede tanımlıyorum. Ve bu doğrultuda kendilerini geliştirmeleri gerektiğine inanıyorum. Mümkünse birkaç lisans yapmaları lazım artık ve  şayet imkânları varsa İngilizce yanında Çince öğrenmeliler.

Kadınlar iş hayatında ne gibi zorluklar ile karşılaşıyor? Kendi sektörünüzde yaşadığınız deneyimlerden ve gözlemlerden bahsedebilir misiniz?

Ben medya sektörümüzde patron olarak çok uzun yıllar, çok  fazla kadınla çalıştım. Kendi şirketlerimde kadınlar eşit statü, eşit ücret ve eşit yönetsel pozisyon fırsatlarında oldular her zaman. Ancak, medyamızın genelinde hâlâ toplumsal cinsiyet ekseninden dikey ve yatay ayrışma yaşadıklarını, bir de kıskançlığa maruz kaldıklarını düşünüyorum.

İş ve sosyal hayat arasındaki dengeyi nasıl koruyorsunuz?

Çok hiper ve aynı anda farklı konulara odaklanabilen bir yapım var. Spiritüel tarafımda ise hep yaren oldu iş hayatım, minnet duyuyorum. Ancak, iş ve sosyal hayat dengemi son on sene içinde layıkıyla kurabildim diyebilirim. İlk dönemlerinde kariyerim hep ağır basan, öncelikli olandı. Artık sadece iş ve sosyal hayat dengesi değil, holistik olarak da ahenge inanıyorum. Yani kalp, zihin, beden ve ruh dengesine. Holistik denge olursa yaşamın tüm diğer konuları da dengede oluyor.

Çalışmanın ve üretmenin size neler kazandırdığını düşünüyorsunuz?

Çalışmadan ve üretmeden geçen bir hayat düşünemiyorum. İnsanın kendi kararlarını alması, ekonomik bağımsızlığının olması, üretmesi, kalbini dinlemesi ve kendi ruhuna değmesi yaşamın olmazsa olmazı. Bu nedenle, kendilerinin en iyi versiyonlarına ulaşabilmeleri için kız çocuklarının eğitimine yıllardır büyük emek veriyorum.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dünya genelinde ne gibi bir farkındalık yaratıyor?

Öncelikle kadın hakları çok mühim bir konu. Kadınlar aynı zamanda anneler ve gelecek nesilleri yetiştiriyorlar. Türkiye’de, Atatürk, kadınlara haklarını 1930’lardan itibaren bir dizi yasa ile vermeye başladı ve 1934’te tüm dünyaya örnek oldu. Minnet dolu olmalıyız. İsviçre’den bile önce sahip olduk. Düşünün ki Birleşmiş Milletlerin, Kadınlar Günü’nü kabul etmesi 1975. Her nevi farkındalık iyidir diye düşünüyorum. Kadınların, sahip olduklarımızın değerini bilmeli ve sahip çıkmalı, kutsamalı, kutlamalıyız.

Sizin bugün  için vermek istediğiniz özel bir mesajınız var mı?

Özellikle pandemi sonrası, kadınların sağduyusuna, sezgilerine ve üretkenliğine daha çok ihtiyaç duyulan bir dönemdeyiz. Kadınların yükseliş dönemi olacak önümüzdeki iki on yıl; dünyanın değişen düzlemiyle beraber hem üretkenlikleri hem sezgisellikleri nedeniyle yönetimde daha fazla söz sahibi olacaklar. Bakın Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern nasıl da güzel yönetiyor. Başarısı,  sağduyusu, dengesi ve merhametiyle dünyaya emsal oluyor.

Benzer İçerikler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir