Hayatın yoğun temposuna ayak uydurmaya çalışırken insan, artık hiçbir şeyi olduğu gibi ya da olması gerektiği gibi yaşayamıyor, deneyimleyemiyor. En basit eylem yemek yemek bile fiziksel “açlığı doyurma” veya sosyal/kültürel birleştirici olma amacından fersah fersah uzakta ve karşımıza stresten, kaygıdan, belirsizlikten kurtulmak için bir kaçış biçimi olarak çıkmakta.
Açlığı gidermek amacıyla vücudun neye ihtiyacı olduğunu bilmeden, zamandan tasarruf sağlamak ya da sadece doymak için geçiştirilen öğünler birçok kişinin yaşam biçimi haline gelmiş durumda. Yoğun iş temposu, yalnızlık, duygulardan kaçış, hayal kırıklığı, stres, toplum baskısı, ideal vücut tipine kavuşma kaygıları da yanlış beslenme biçimlerinin en önemli sebepleri olarak öne çıkıyor. Bilinçsiz ve yanlış beslenme dünya çapında çeşitli hastalık ve ölümlere sebebiyet verirken, global çapta uzmanlar doğru beslenmenin hayati fonksiyonlara olan önemini sıklıkla vurgulamaya devam ediyor. Özellikle pandemi dönemi boyunca Covid-19 hastalığına karşı güçlü vücut direnci için tüm uzmanlar doğru beslenmenin altını çizerek, toplumlara bilinç kazandırmaya çalışsa da dünya nüfusunun yarısı halen yeme eyleminin insan hayatına olan önemini kavrayabilmiş değil. Dolayısıyla yeme bozukluklarına bağlı olarak başta en yaygın olan obezite, kalp krizi ve karaciğer yetmezliği gibi hastalıklar yayılmaya devam ediyor.
Özellikle bahar aylarının gelmesiyle birlikte zayıf olmak, ideal vücut ölçülerine ulaşmak için hızla kilo verme amacıyla uygulanan yanlış, şok diyetler de kişilerin sağlığında geri dönülmez izler bırakıyor. Dünya çapında yaşanan ekonomik zorluklar, pandemi, savaşlar, doğal felaketler gibi toplum dinamiklerini etkileyen ve toplumsal psikolojiyi değiştiren travmalara ve kişilerin bireysel yaşamlarındaki zorlu duygu ve durumlara karşı bireyin doğuştan sahip olduğu içsel güçlerini ortaya çıkaran ve geliştiren mindfullness öğretisi bugünlerde beslenme ve diyet alanında sıklıkla öne çıkıyor.
Kişilerin hayatlarına iyilik halini inşa edebilmeleri ve acı, zorluk ya da ağrıyla olan ilişki biçimini değiştirebilmeleri için bireylerin içsel kaynakları kullanmalarına odaklanan mindfulness; kişilerin yemek yeme düzeni ile olan bağını da hem psikolojik hem sağlıklı yaşam açısından ele alarak, beslenme tarzında ve düzeninde bilinçli farkındalık kazandırıyor. Bu bilinç ile hayatına sağlıklı beslenerek devam etmeyi tercih eden bireylerde de doğru beslenme sayesinde kilo problemi oluşmuyor. Çok sayıda hastalık için de uygulanan ve iyileştirme oranlarıyla geçerliliği kanıtlanan mindfullness yeme bozukluklarına bağlı hastalıkları önlemeyi de sağlıyor. Hemen hemen herkesin duyduğu ya da yaşadığı; Canımın çektiği her şeyi yeme isteğime engel olamıyorum. Tatlı krizlerimi bastıramıyorum. Aslında diyetim çok düzenli devam ediyordu ama bir anda dayanamadım ve bozdum. Kendime çok kızıyorum. Neden sürekli karbonhidrat tüketmeye ihtiyaç duyuyorum? Her öğünden sonra pişmanlık yaşıyorum’ gibi çok sayıda sorunun temelini kişinin hayat biçimi, tercihleri, içinde bulunduğu psikolojiyi farkındalık temelli ele alan mindfullness, duygu durumları üzerinde bir bilinçlenme yaşanmasını sağlıyor. Kişinin yaşam biçimine göre beslenme düzenini oluşturmasını, vücudunun ihtiyaç duyduğu besinleri almasını, öğün sonrası bedenin verdiği mesajları okumasını sağlayan ve bu bilinçli farkındalıkla hayat kalitesinde büyük değişim yaratan mindfullness, daha sağlıklı hatta uzun yaşamanın sırlarından birisi.
‘Bireyler mindfulness sayesinde dikkatini daha önce bakmadığı yönlere çevirerek fark etmediği birçok duygu, duyum ve düşünceyi veya olaylara karşı gösterdiği reaksiyonları yargılamadan ve şefkatle gözlemliyor. Kişi farkındalık ve şefkatle potansiyelinin farkına varıp, otomatik pilottan gelen kalıp davranış biçimleri yerine perspektifini her zaman genişletebilme şansının olduğunu fark ediyor. Bu farkındalık bireyin hayatının her anına sirayet ettiği için doğal olarak sağlıklı beslenme ve sağlıkla yaşama bilinci de kazanıyor. Kişi yemek ile olan bağını, tüketim biçimlerini farklı açılardan ele alırken, kızmak, eleştirmek veya stres olmak yerine kendisine ve sürece şefkatle yaklaşıyor. O güne kadar kişinin yaşamına işlemiş eski alışkanlıklarına veda etmesi hiç kolay ya da hızlı bir yol değil ki buna yeme biçimi de dahil; burada en önemli adım kararlılık ve bağlılık. Bu aşamada danışanların motivasyonlarını koruyarak devamlılığı sağlamak için sürekli onlarla iletişimde kalıyoruz’ diyerek mindfulness’ın beslenme alışkanlıkları üzerindeki etkisini aktaran TalkTubaNa’nın Kurucusu, Mentor Tuba Müftüoğlu, özellikle son yıllarda bilinçli beslenme amacıyla mindfullness öğretilerine olan ilginin çok arttığını ifade ediyor.
Siz de bugün bir öğününüze başlamadan önce, mindfulness’da ilk öğretilen meditasyon pratiği olan yeme pratiğini denemek ister misiniz? Bunun için belki bir öğünü, belki sadece bir lokmayı otomatik pilotta değil de farkındalıkla, dikkatinizi vererek, 5 duyunuzla hissederek yerken bu yemeği yemeyi gerçekten isteyip istemediğinizi, ne kadarını yemek istediğinizi, bedeninizin size söylediklerini, belki yeter dediğini fark edebilir misiniz? Bu farkındalık deneyiminizle, bilinçli beslenme dünyasında anlık da olsa kendinizi keşfedebilir, ihtiyaç duyduğunuz destek ve bilinci mindfullnes aracılığıyla uzun soluklu edinebilirsiniz.