Geçen ayki yazımızda “Villalarda bahçelerimizi daha kullanışlı hale nasıl getirebiliriz?”, “Teraslı evlere neler yapılabilir?” ve “Balkonlarımız küçük bile olsa, nasıl doğayla iç içe bir hale getirebiliriz?” gibi konulara değinmiştik. Bu ay ise daha çok, evlerin iç mekânlarına girip en çok zaman geçirdiğimiz alanları nasıl daha keyifli alanlara dönüştürebiliriz, ona bakacağız.
Villalardan başlayacak olursak en çok karşılaştığımız sorun; evin, özellikle de bodrum katının karanlık ve kullanışsız olması. Peki, bunun için neler yapabiliriz? Öncelikle sorunun ilk kaynağına odaklanmalıyız. Evimiz karanlık ise, geçen ay bahsettiğimiz gibi öncelikle pencere ve kapı boyutlarıyla oynamalı ve evinizin maksimum ışık almasını sağlamalıyız. Unutmayın, büyük pencere ve kapılar evinize daha çok doğal ışık girmesini sağlayacaktır. Bodrum katlar için de bu geçerlidir. Yani, geçen ay belirttiğimiz gibi; bodrum kat bahçeye açılıyorsa hem maksimum ışık alması hem de bodrum katı, açıldığı bahçe ile birleştirerek, evin doğayla iç içe olması sağlanmalıdır. Bundan sonra sıra, kullanım biçiminizde olmalıdır. Unutmamalıdır ki, her mimari hacmin doğru çalışabilmesi için öncelik fonksiyon olmalı ve mimari olarak öncelikle kullanıma yönelik doğru işleyiş tasarlanmalıdır.
Anlatmaya çalıştığımız aslında, bir mekân tasarlanırken bazı sorular sorulmalı ve buna vereceğiniz cevaplara göre mekânın çalışma prensibi çözülmelidir. Mesela:
Bu mekânı ne için kullanacağız?
Bu mekânda ne kadar zaman geçireceğiz?
Şimdi siz bu iki soruyu cevaplayarak işe koyulursanız, devamı gelir. Bir örnekleme yapalım. Diyelim ki bir villada yaşıyoruz ve yukarıdaki sorulara cevaplarımız: “Yaşam alanına çevirmek istiyoruz.”, “Günün büyük bir kısmında, yaz kış burada oturalım diyoruz.” Bu cevapları veren bir aile, bodrum katın büyüklüğüne bir bakmalı ve salonu geniş tutmalı, bu kata bir tuvalet ve mümkünse bir mutfakçık bile düşünmelidir. Yani, ne yaptık? Süslemeye başlamadan önce “Ne istiyoruz, neler ilave etmeliyiz?” diye kendimize sorduk. Demek ki buraya, şartlarımız elveriyorsa bir mutfak ve bir tuvalet tasarlamalıyız. Böylelikle, burada yaşarken mutfakta yemek yapmak veya atıştırmalık bir şeyler hazırlamak için üst kata çık-in koşuşturmasından da kurtulmuş oluruz. Sonrasına ise işin kolay kısmı kalıyor: Renkler ve dokular. Bunları seçerken, baharın gelişiyle birlikte, ferah bir mekân elde etmek için bahar renklerini, yani canlı ve açık renkleri tercih etmeye özen göstermeliyiz. Mesela birkaç senedir çok trend olan yeşillerle beyazların harmanlanması, hem duvarlarınızda açık renk kullanma imkânı vererek mekânı aydınlatıp ferahlatacaktır hem de yeşille harmanlamak, doğayla ve bahçenizle uyumu sağlayarak bahçenin, evin içine akmasına neden olacaktır. Böylelikle evinizi aydınlatırken, bahçeyle bütünleştirmiş olursunuz. Bunları yaparken duvarlarınız ağırlıklı olarak beyaz veya açık renklerde seçebilir; koltuklarda, kullanacağınız kırlentlerde beyazla veya diğer renklerle yeşili harmanlayarak ortaya bir uyum çıkarabilirsiniz. Bu renkler sadece bir örneklemedir. Bahar; renk demektir, coşku demektir. Bu yüzden tabii ki sadece bu renkleri değil, sevdiğiniz pek çok canlı rengi kullanabilirsiniz. Unutmayın, renk uyumu bilmenize veya bunun bizler gibi derslerini almış olmanıza gerek yok.
“Doğaya dikkatli bakın; o size bütün renk uyumlarını, hangi rengin size nasıl hissettirdiğini anlatacaktır.”
Burada tek dikkat etmeniz gereken husus, aydınlık bir mekân için açık renklerin büyük zeminlerde, diğer koyu veya canlı renklerin küçük zeminlerde kullanılması olacaktır. Önemli olan sizin zevklerinizin doğru harmanlanması. Bu uyum doğru sağlandığında, mavi gibi soğuk bir renk bile bir mekâna sıcaklık ve lüksü aynı anda katabilir.
Diyelim ki evimiz hem küçük hem de bir apartman dairesi. Neler yapabiliriz? Evimizin büyüklüğü ne olursa olsun, yukarıda bahsettiğimiz fonksiyon, yani evin işleyişi iyi çözülürse ve evin problemleri doğru tespit edilirse, evimizin büyüklüğünün çok da bir önemi kalmaz. Genellikle müşterilerimizden duyduğumuz şikayetler: “Salonum çok küçük!”, “Evim çok karanlık.”, “Mobilyalarımdan bana yer kalmıyor.” Bu sorunları söylerken bile aslında çözümü kendiniz dile getirmiş oluyorsunuz. Bunları yaparken evinizin büyüklüğünü göz önünde bulundurursanız, mekân küçük bile olsa aydınlık ve ferah bir oda elde edebilirsiniz. Diyelim ki eviniz 2+1 ve küçük bir salonunuz ve mutfağınız var. Bu iki mekânı birleştirip yine geniş pencere açılımları yardımıyla doğal ışığın içeriye girmesini sağlarsanız, bir anda salonunuzun büyüdüğünü görürsünüz.
Bu ayki yazımızda salonlarımızdan ve oturma alanlarımızdan bahsetmeye çalıştık. Bir sonraki yazımızda bina girişleri, karşılamalar ve mutfaklara yer vereceğiz.