Azur Mimarlık Ferah ve Zamansız Tasarımlar
Azur Mimarlık’ın kurucusu İç Mimar Sevde Gümüş; çalışma alanlarını, tasarım hayatına nasıl başladığını, tasarım çizgisini ve projelerde müşterilerle nasıl bir iş birliğinde bulunduğunu MAG Okurları için anlattı.
Çalışma alanlarınızdan bahsederek kendinizi tanıtır mısınız?
Sekiz yıldır sektörde aktif olarak ev, villa, otel ve kafe konseptli çok fazla projeye imza atmış bulunmaktayız. Çalışma alanlarımız ev ve villa ağırlıklı olup son zamanlarda, topraktan teslim alarak ev sahibinin şahsi eşyalarını alıp taşınacak konuma getirdiğimiz proje çalışmalarıyla yol almaktayız. İnşaat halindeyken projeye dâhil olup hareketli ve hareketsiz olacak şekilde, anahtar teslimi proje uygulamaktayız. Talep doğrultusunda bu; oda, konsept bazlı ya da anahtar teslimi olarak ikiye ayrılmaktadır. Tüm tasarım, imalat ve uygulamayı tarafımızca, ekibimle gerçekleştirmekteyiz.
Azur Mimarlık olarak verdiğiniz hizmetler nelerdir?
Biz Azur Mimarlık çatısı altında inşaat danışmanlık, proje tasarımı ve uygulama olarak üç farklı kolda hizmet vermekteyiz. Bu, müşterinin çalışmak istediği alana ve uygulamalara göre değişiklik göstermektedir. Her yıl anlaşmalarımızı yenilediğimiz ve sabit danışmanlık verdiğimiz beş farklı inşaat firması bulunmaktadır. Bunun yanı sıra evini ya da evinin belli alanlarını yenilemek için tarafımıza ulaşan müşterilerimizle de ön keşif yaparak yerinde ihtiyaç ve talepleri öğrenip bunu tasarım sürecine aktarıyoruz. Doğru ergonomik çözümleri, müşterinin yaşamaktan keyif alacağı tasarım ve uygulamalar ile bir araya getiriyoruz
Tasarım yeteneği nasıl gelişir? Sizce okul her şeyi öğretiyor mu?
Ben bu konuda şanslı olan insanlardan biri olduğumu düşünüyorum. Saygıdeğer annemin mesleği bana çocukluktan itibaren; renk uyumu, malzeme kullanımı ve bütünsel görmekle alakalı çok fazla şeyi bir arada oluşturmayı öğretti. Ben de bunun üzerine; her geçen gün yenilikleri takip edip kendim yorumlayarak, çalıştığım alanların hacmine ve bakış açısına göre tasarıma dönüştürüyorum. Bu açıdan tasarım yeteneğimin çok fazla deneyim ve araştırmakla geliştiğini söyleyebilirim. Mimarlığı; çalışmaya ve proje oluşturmaya başladığımda, piyasada öğrendim. Okul bizlere teknik bilgi, sunum ve malzeme bilgisi sunmaktadır; fakat iç mimarlık, tasarladığını ürettirebilmek, bunu doğrusu ile müşterinize aktarıp kabulünü almaktır. Özel alanlarda çalıştığımız için, belki de ömür boyu yaşanılacak alanlarda oluşturduğumuz mimari tasarımların kabulü ve hayata geçmesinde en önemli işlevin insan ilişkisi olduğunu söyleyebilirim. Bunların da hepsi deneyim ve gözlemle belli bir süre sonra elde edilen öğretilerdir. Bizim mesleğimizde okul dışında öğrendiğiniz deneyim, uygulama ve somut teslim asıl öğretidir.
Geçmiş projelerinizden hareketle tarzınızı ve tasarım çizginizi nasıl tanımlarsınız?
Bu her projeye göre değişiklik göstermekle birlikte ben yapmış olduğum projelerimde daha çok kullanıma ve kesinlikle zamansız olmasına çok önem veriyorum. On yıl sonrasında da projeye girdiğinizde sizi sıkmamalı, ferah olmalı. Hareketli parçalar ile değişim sağlayarak projeyi her daim dinamik tutmak benim için en büyük başarıdır. Bizlerde beş yılda bir, moda ile birlikte mimari görsel algı, değişiklik ve yenilik göstermektedir.
Ben bu noktada kendi tasarım çizgimi yalın, ferah ve ergonomik olarak bütünselleştiririm. Tüm konsepti oluşturarak detayı bütün alana hâkim olacak şekilde tasarlamaktayım. Örneğin; benim projelerimde kapı kolunda görmüş olduğunuz renk ve detayı, avizede ya da perdenin aksesuarında, dolabın kulpunda ya da kullandığım malzemenin lake renginde görebilirsiniz. Bu da size benim projelerimde baştan aşağı birbirini takip eden bir bütünlük ve tasarımı tam anlamıyla hissettirmektedir.
Müşterilerinizin isteklerini kendi tasarım anlayışınız ile nasıl harmanlıyorsunuz?
Öncelikle; bir projeye başlamadan önce, müşterimin yaşamış olduğu yeri gidip görürüm ve ne istediğini anlamak için çok fazla soru sorarım, çünkü benim için, içinde yaşayacak kişinin proje bittiğinde “Tam istediğim gibi oldu!” demesi çok önemli. Belki de ömür boyu yaşayacakları alanı oluşturuyorum. Bu noktada müşterinin istekleri ile birlikte mekânın ergonomisi ve alanın bizden istediği çözümlerle tasarımı oluşturmaktayım. Ben üretime geçmeden önce oluşturduğum tasarımlarda, eğer müşterim açık renk dolap istiyorsa ve renk alan için doğruysa, koyu diye diretmem; ama müşterinin göremediği tüm detayları o tasarıma kendi gözümle ilave ederek bunun doğruluğunu karşı tarafa tüm detaylarıyla anlatırım. Müşterinize doğru ve yanlışı tasarım üstünde gösterdiğinizde, bunun kabul görmesi çok daha kolay oluyor. Zaten zamansız tasarımlar ve alanlar oluşturduğumuz için görsel ve tasarım olarak her zaman göz bunu kolaylıkla algılayıp kabul edebiliyor.
Ben bir alana girdiğimde gözümü kapatıp bitmiş halini hayal edebiliyorum ve bunu doğru anlatım ile müşterime çok rahat aktarabiliyorum sanırım. Bu biraz da deneyim ve uygulamanın getirdiği bir güzellik benim için.