Projelerine başlamadan önce, danışanın ne istediğini anlamaktan ziyade danışanı anlamanın önemini vurgulayan NR Design Studio by İstanbul Dekorasyon kurucusu İç Mimar Nilgül Rabia Çiğdem, danışanlarına en iyi hizmeti sunmak adına projelerde önem verdiği noktaları açıklıyor…
Öncelikle kendinizden ve firmanızdan biraz bahseder misiniz?
İlgilerim ve isteklerim doğrultusunda çalışmaya devam eden birisiyim. Kendi perspektifimi daima geliştirerek deneyim kazanmaya ve bunu hayatıma yansıtmaya çalışıyorum. Aynı zamanda görsel iletişim ve yat iç mekan tasarımında kendimi geliştirdim ve daha da geliştirmeye yönelik adımlar atıyorum. Tasarımcı kimliğinden öte, özel hayatımda aynı zamanda profesyonel olarak binicilik sporu ile uğraşıyorum. Babam Kadir Çiğdem vasıtası ile aslında bu işin içine doğdum diyebilirim, malzemeleri tanıdım ve en önemlisi de yapım tekniğini en temelden öğrendim. Bizler yirmi yılı aşkın süredir İstanbul Dekorasyon’da danışanlarımıza hizmet vermekteyiz. Firmamızda, kendi bünyemizdeki üretim atölyesinde, dışarıdan bağımsız bir şekilde kişiye özel üretim yapıyoruz.
Projelerinizin hayata geçiş süreci nasıl ilerliyor?
Bir projeye başlamadan önce danışanımızın ne istediğini anlamaktan öte, onu anlamayı her zaman daha ön planda tutmaya özen gösteririm. Hayat tarzını, yapmaktan ve görmekten hoşlandığı ne varsa en detaylı bir şekilde, adeta dedektif misali bulmaya, öğrenmeye çalışırım. Çünkü bazen beğenilen, istenilen ürünler veya tasarımlar kişilerin hayat şartlarına uymayabiliyor. Böylece, mekâna karşı memnuniyet düşüyor. Yüz yüze görüşmenin ardından mekânı keşfe gidip, ölçüler alınırken danışanımızı yeniden ele alıp bu sefer içerisine mekânı da katarak değerlendirme yapıyorum. Mekânlar bazen istediğimiz her şeyi karşılayamayabiliyor, bunu da isteğimize en yakın şekilde projelendirip, sunuyoruz. Ardından üretim başlıyor. Üretim yapılırken danışanımıza üretim halindeki mobilyalarını, bir aksilik yaşanmaması adına aşama aşama sunarak ilerliyorum. Ardından da montaj aşamasına geçiliyor, mekâna yapılan her türlü mobilyalar yerleştiriliyor ve müşteri memnuniyeti alınarak teslim ediliyor.
Tasarımlarınızda özellikle tercih ettiğiniz neler var? Çizginizi nasıl tanımlarsınız?
Bir kişiye tasarım yaparken önceliğim; danışanımızın isteği ve tarzı doğrultusunda tasarımın erişilebilirliği, yani kullanımı. Tasarım sorun yaratmamalı ve kullanıcısına daima doğru hizmet vermeli diye düşünüyorum. Diğer bir önceliğim ise kullanılan malzemelerin doğa ile uyumu, yani sürdürülebilirliği. Doğayı çok seven biri olarak, kullandığım her malzemede doğaya minimum zarar vermesi önceliğimdir. Organik formlarla çalışmaktan büyük zevk duyarım ancak, zarafet ve sadelik her zaman ön planda olmalıdır. Bu alanda mimar Antoni Gaudi’nin eserlerine bir hayli ilgi duyarım. Gereksiz malzemelere sahip ve bir amaca hizmet etmeyen her türlü tasarıma oldukça karşıyım.
Müşterilerinizin istek ve ihtiyaçlarını kendi tarzınızla nasıl birleştiriyorsunuz? Geçmiş projelerinizden örnekler verebilir misiniz?
Anlamak. Aslında olay bundan ibaret. Biz tasarımcılar kendi imzamızı her türlü mekâna aktarmakla yükümlüyüz. Ancak bize gelen mekânsal talep, tarzımızı yansıtmıyor ise biz buna rağmen o mekânda kendimizi belli etmeliyiz. İşin de belki de zor tarafı bu. Ama keyifle yapılan her işte ben de kendimi tekrar keşfediyorum, öğreniyorum. Büyük çaplı mekânlarda sorun; gelen müşterilere, geldikleri yerle ilgili bir izlenim bırakmaktır ki tekrar gelebilsin. Bu konuda halletmemiz gereken en öncelikli durum marka kimliğini oluşturmak ve ardından markanın müşteriye ne iletmek istediğini anlamaktır. Restoran, kafe, mağaza gibi yerlerde biz bu durumları en başta ele alıp planımızı ona göre oturturuz. Aslında bunu yaparken de kendi kimliğimizi mekâna yansıtmış oluruz. Biraz karmaşık ama bitimi çok haz verici.
Gelecek planlarınız ve hedefleriniz neler?
Şöyle ki, daha çok marka odaklı çalışmayı ve tasarımda özgünleşmeyi hedefliyorum. Bu konuda iç mimar Karim Rashid’in çalışma tarzını beğeniyorum.