Teknoloji, 2000 yılından sonra doğan “Z Kuşağı” çocuklarının yaşamının ta kendisi. Fakat sadece küçük bir kesimde gençler, teknolojiyi olması gerektiği gibi kullanıyor. İletişim çağının tam da ortasında dünyaya gelen çocukların internete bağımlı olmalarından ziyade, hayatın önemli bir parçası olan dijital dünyaya adapte olmayı da sağlamaları gerekiyor. Peki, teknoloji normal yaşantılarının işlevselliğini engellemeden nasıl kullanılabilir? Uzman Klinik Psikolog Ayşegül Moral anlatıyor…
“İndigo” veya “Kristal” çocuklar olarak da anılan, 2000 yılından sonra doğanlar “Z Kuşağı”nı oluşturuyor. İletişim çağının tam ortasında doğan bu çocuklar, teknolojiye çabuk adapte olma bakımından çok şanslılar, ama normal yaşamlarını engelleyecek kadar teknolojinin içinde boğulmuş olanları da var.
Cep telefonsuz veya bilgisayarsız dünyadan bir haber bu çocuklar için teknolojiyle iç içe olmak, hayatlarının temelini oluşturuyor. Bu yüzden bu kuşaktaki bazı çocuklar, oyunlarını bile arkadaşları yerine tablet ve akıllı telefonlarla oynamayı seçiyor. Peki, teknolojiyi normal hayatın işleyişini bozmadan kullanmak mümkün mü?
Önceliğin teknolojiye olan ihtiyaç ve bağımlılığın doğru bir şekilde tanımlanması olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Ayşegül Moral, bu konuda yardımcı olacak önerilerde bulunuyor. Moral, teknolojiyle bu kadar haşır neşir olan bir nesil tabii ki gündemi takip etme, dünyadan haberdar olma gibi pek çok beceriye de sahip olduğunu söylüyor. Üstelik, “Z kuşağı çocukları”, bilgiye rahatlıkla ulaşabildikleri gibi bu bilgiler arasında bağ kurma konusunda da çok başarılı. Yine de çok az bir kısım bu becerileri gerektiği gibi kullanabiliyor. Genellikle çok uzun saatleri teknolojik cihazların başında geçiren bu çocuklar, hayatın güzelliklerinden mahrum kalıyor. Tabii bu durum en çok anne ve babayı üzüyor. Çözümüyse, teknolojiye olan ihtiyaç ve bağımlılığın yeniden tanımlanması.
Bu alanda ebeveynlere rehber rolü oynayarak, çocuklarına yardımcı olma görevi düşüyor. Z kuşağındaki çocuklar için internetin hayatın kendisi değil, sadece bir araç olması ve onların doğayla ve sevdikleriyle olan ilişkilerini bozmaması gerekiyor. Bu noktada devreye giren ebeveynlerin çocuklara öncelikle teknolojinin, üretimin de çok önemli bir parçası olduğunu öğretmeleri gerekiyor. Böylelikle çocuklar teknolojiyi verimli kullanan, kendine katma değer sağlayan ve gerçek bilgiye sahip olan bireyler olarak yetişebiliyor.