Dizilerden öğrendiğimiz 5 Ilişki Yanılgısı

dizilerden-ogrendigimiz-5-iliski-yanilgisi

Hepimiz dizi sahnelerinde kaybolurken aslında neler öğreniyoruz? Romantik yürüyüşlerin, dramatik ayrılıkların ve anıda patlayan tutkulu barışış sahnelerinin etkisiyle akıl dışı beklentilere kapılmadık dersek yalan olur. Ancak bu sahnelerde çoğu zaman gerçekçilikten uzak yanılgılar çarpıcı bir şekilde karşımızda durur. Hadi, gelin en ikonik dizi yanılgılarına beraber bakalım!

“Her tartışma ardından tutkulu bir barışma olur” – Bridgerton usulü

Ah, o nefes kesici Bridgerton kavga sırasındaki elektrik! Daphne ve Simon’ı izlerken bazı sahnelerde kavganın dramatik patlama anları yerini bir öpücüğe bırakıverir. Peki, gerçekte nasıl? Tartışma bitince herkes kendi köşesine çekilir ve soğuk bir sessizlik kapıyı aralar. O tutkulu barışma çoğu zaman “Birkaç gün konuşmayalım, sonra düşünürüz” pragmatizmiyle yer değiştirir.

“Beni seviyorsa, zihnimi okur” – Friends’in Ross ve Rachel klasiği

Ross, Rachel için olan hislerini tam dışa vurmuşken Rachel da bunu büyülü bir şekilde anlar! Peki ya gerçek hayatta? “Beni seviyorsan anlamalıydın” cümlesi kimseye telepati yeteneği kazandırmaz. Gerçekte, duyguların ifade edilmediği her olay bir gerginlik yaratır. Modern ilişkiler, romantik işaretlerin yerine açık iletişimle ilerler. Ve hayır, kimse sizin aklınızdan geçenleri anlamakla yükümlü değil!

“Büyük jestler her şeyi kurtarır” – Gossip Girl’de Chuck ve Blair’in ihtiyaç fazlası draması

Chuck, bir hata mı yaptı? Hiç sorun değil, hemen limuzinle gelen bir aşk ilanı ve görkemli bir akşam yemeği her şeyi yoluna koyar! Blair’in manipülatif oyunlarına rağmen Chuck bir şekilde mükemmel jestlerle affedilir. Ancak gerçekte, ilişki dinamiklerini bozan sorunları böyle jestlerle çözmeye çalışmak çoğu zaman “Tamam da sonra ne olacak?” sorusunu beraberinde getirir.

“Aşk tüm farklılıkları aşar” – Emily in Paris’in iddialı sahneleri

Emily ve Gabriel arasında kültür, dil, hatta değerler farkı var ama ne önemi var? Aşk her şeyin üstesinden gelir! Yaşadığımız dünyadaysa bu kadar farklılığın olduğu yerde aşk, zaman zaman sıkı bir müzakere sürecine dönüşebilir. Çünkü gerçek hayatta aşk kadar değerler ve alışkanlıkların da bir önemi vardır. Ortak bir zeminde buluşamamak, ne yazık ki uzun vadede sorun yaratır.

“Doğru kişi için kendini değiştirirsin” – The O.C.’de Ryan ve Marissa sendromu

Marissa, Ryan için daha “düzgün” bir hayat kurmaya çalışırken Ryan, Marissa’yı kurtarmak için sürekli fedakârlık yapar. İki taraf da kendini değiştirmek ve yeniden tanımlamak zorunda kalır. Ama unutmamak gerekir ki, sağlıklı bir ilişkide kimse bir diğerini kurtarmak zorunda değildir. Gerçek hayatta bireyler, olduğu gibi kabul edildiklerinde mutlu olur.

Diziler bize hayal satarken çoğu zaman gerçekleri unutturur. O büyüleyici romantik sahnelerden ilham almak harika olsa da ilişkiler, ekranlarda gördüğümüzden çok daha karmaşıktır. Tutkulu jestlerden çok sağlıklı bir iletişim ve karşılıklı anlayış her şeyin temelidir. Yine de ara sıra kendinizi bir dizi kahramanı gibi hissetmenizde sakınca yok; biraz hayal, gerçeklerin tatlı bir kaçamağıdır!

İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> ‘Red flag’ festivali: İlişkilerde kaçırdığımız işaretler

Kapak: Bridgerton / Netflix Media Center

Benzer İçerikler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir