Doğum Sonrası Anemi: Nedenleri Ve Tedavileri

dogum-sonrasi-anemi:-nedenleri-ve-tedavileri

Doğum sonrası anemi genellikle hafiftir ve ilk haftada kendiliğinden düzelir. Ancak, çok sık görülen bir patolojidir.

Doğum sonrası anemi, doğum sürecine eşlik eden en sık görülen komplikasyonlardan biridir. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre anemi, kırmızı kan hücrelerinin sayısının veya kırmızı kan hücreleri içindeki hemoglobin konsantrasyonunun normalden düşük olduğu bir durumdur.

Hemoglobin, oksijenin farklı dokulara taşınmasından sorumludur, bu nedenle anemi ile ilişkili ana belirtiler kandaki (hipoksemi) ve dokulardaki (hipoksi) azalmış oksijen ile ilgilidir.

Doğum sonrası aneminin tedavisi, nedenine, ciddiyetine ve ilişkili maternal risk faktörlerine veya hastalıklarına bağlıdır.

Doğum sonrası aneminin tanımlanması

Doğum sonrası anemi, doğumdan sonraki ilk hafta desilitrede 11 gramdan veya doğumdan sonraki sekizinci haftaya kadar desilitrede 12 gramdan düşük hemoglobin değerlerinin varlığı olarak tanımlanır. Prevalansın ilk 48 saatte %50 olduğu tahmin edilmektedir ve çoğu vaka genellikle kendiliğinden düzelir.

Doğum sonrası anemi belirtileri şiddetine bağlı olacaktır. Hafif formda genellikle görünür bir işaret yoktur.

Anemi semptomatik olduğunda, en yaygın semptomu aşırı yorgunluk ve genel halsizliktir. Ayrıca baş dönmesi, sersemlik, soluk cilt, kilo kaybı, düşük tansiyon, çarpıntı, soğuk ekstremiteler, baş ağrısı, uykusuzluk, sinirlilik ve depresyon ile ilişkili olabilir.

Anemiyi teşhis etmek için birkaç kan testi gereklidir. En önemli şey tam kan sayımı ve kandaki demir düzeylerinin ölçülmesidir. B12 vitamini, folik asit ve diğer vitamin seviyeleri de istenebilir.

Anemi teşhisi ancak laboratuvar analizi ile konulabilir.

Doğum sonrası anemi nedenleri

Doğum sonrası anemi genellikle doğum sırasındaki kanama ile hamilelikten beri var olan kronik demir eksikliğinin bir kombinasyonundan kaynaklanır. Bebeğin büyümesi için artan besin harcaması nedeniyle hamileliğin üçüncü trimesterinde demir eksikliği ortaya çıkar.

Öte yandan, kan kaybının etkisi, kadının vücut kütlesine ve tahmini toplam kan hacmine bağlı olacaktır. Aynı zamanda sahip olabileceği diğer koşullara da bağlıdır. Örneğin, kalp hastalığı olan bir kadın, daha az kan kaybıyla daha fazla dekompansasyona sahiptir.

Doğum sonu kanama, hamile kadınların %15 kadarında görülür ve doğumun üçüncü aşaması (doğum) tamamlandıktan sonra 500 mililitreden fazla kanama olur. Doğal bir doğumda kan kaybının 500 ila 700 mililitre arasında olduğu tahmin edilirken, sezaryende 1000 mililitre kadar olabilir.

Doğum sonrası kanamanın en yaygın nedenleri şunlardır:

  • Rahim atonisi (rahim kasılmaz)
  • Vajinal doğum sırasında perine yırtıkları
  • Sezaryen sırasında tesadüfi yaralanmalar

İlişkili risk faktörleri

Doğum sonrası anemi ile en çok ilişkili risk faktörleri antepartum aneminin varlığı ve doğum şeklidir. Forseps ve vakum ekstraksiyonu kullanıldığında anemi daha yaygındır. Yeni doğan bebeğin ağırlığı, önceki doğumları, kadının etnik kökeni, perine yırtıkları ve doğumu kolaylaştırmak için vajinada yapılan kesi de etkilidir.

Doğum sonrası anemi tedavisi

Anemi tedavisi, nedenine ve ciddiyetine bağlı olacaktır. Demir eksikliğinden kaynaklanan hafif anemi durumunda, oral demir alımı kusuru düzeltecektir. Anemi şiddetli olduğunda intravenöz demir gerekebilir, ancak bu en yaygın prosedür değildir.

Menşei doğum sonu kanama olduğunda kanamanın şiddetine göre kanama durdurulmalı ve volüm replasmanı yapılmalıdır. Perfüzyonu ve ardından heterolog kan transfüzyonunu sürdürmek için hemen fizyolojik solüsyonlarla değiştirme gerekebilir.

Bununla birlikte, doğum sonrası anemi için kan transfüzyonları acil durumlar için saklanmalıdır. Yani, aşağıdaki koşullar mevcut olduğunda:

  • Spontan doğumdan sonra şiddetli kan kaybı
  • Şok belirtileri olan şiddetli anemi
  • Maternal dekompansasyon ile ilişkili hamilelik sırasında şiddetli anemi

Sezaryen, kan kaybını artırır, bu da anemi riskini artırır.

En iyi tedavi önlemedir

Doğum sonrası anemiyi önlemenin ana yolu, gebeliğin üçüncü trimesterinde aneminin yeterli tedavisi ve önlenmesidir. Buna ek olarak, doğum ve lohusalık sırasında kanamanın zamanında tedavisini ekleyebiliriz.

İdeal olarak, düşük doz oral demir takviyesi hamileliğin ikinci yarısında verilmeli ve dengeli bir diyet sürdürülmelidir. Kırmızı etin yanı sıra C vitamini içeren meyve ve sebzelerin tüketildiği demir açısından zengin bir diyet önerilir.

Hamilelik sırasında yeterli demir seviyelerini korumak en iyi korunmadır. İlginizi çekebilir …

Benzer İçerikler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir