Beklenti baremi yüksekte olanların özellikle ilişkiler söz konusu olduğunda işi zor değil mi? Peki karşınıza dünya gözüyle çıkan her erkekten sonsuz şey beklemek yerine, zaten size bir şey verme umudu olmayan asi biriyle olsanız, onu baştan olduğu gibi kabul etseniz, hayatınız kolaylaşır mıydı? Bu kişi kim mi olabilirdi? Bir “rock yıldızı”na ne dersiniz?
Gwyneth Paltrow, Coldplay’in solisti Chris Martin’le olan birlikteliğini şöyle özetler: “O bir müzik dehası. Onunla yaşamak Picasso’yla yaşamak gibi bir şey”. Hal böyleyken insan düşünmeden edemiyor, ilişkilerimizde yüzdüğümüz beklentiler denizinde kolumuzda kolluklar, belimizde zürafalı simit, ağzımızda şnorkelle her türlü kırılma, dökülme, batma durumuna karşı önlem almışken; dışarıdan bakınca “içimizden biri” diyeceğimiz bir kadın, bir rock yıldızıyla niçin birlikte olmak ister? Bir kadın, “Bu adamdan ne koca, ne baba olur; ne alkolizmin pençesinden, ne de poligamiden kurtulur” düşüncesinden kendini soyutlayıp bu tarz bir ilişki içine nasıl kolayca atılır, üzerine de “Ha Picasso, ha Chris; onlarla yaşamak ayrıcalıktır” der?
SALLAN YUVARLAN
Der işte! Marilyn Monroe’nun adını ve seri katil Charles Manson’un soyadını kendi eksantrik bünyesinde birleştiren Marilyn Manson, önce süt beyazı Dita Von Teese’le, ardından “Heart-Shaped Glasses” isimli kışkırtıcı klibinde beraber oynadığı Evan Rachel Wood’la birlikteliğe yelken açar. Nicole Kidman, Lenny Kravitz’le olan heyecan dolu ilişkisini takiben, soluğu Keith Urban’ın yanında alır. Kate Hudson, önce Black Crowes’un ünlü siması Chris Robinson’dan çocuk sahibi olur, sonra Muse’un harika çocuğu Matt Bellamy’yle birlikte olmaya başlar. Tabii ki tüm bu rock yıldızı birlikteliklerinde spotların altında parlayan ikili Kate Moss ve Jamie Hince’tir.