KİM, KİMİNLE, NEREDE VE NASIL

kim,-kiminle,-nerede-ve-nasil

Bugünün dünyasında aşk, online flörtler, tek gecelik maceralar, sosyal medyanın bambaşka bir yön verdiği kadın-erkek ilişkileri, aşk aplikasyonları, evliliğin nasıl içerik değiştirdiği, açık ilişkiler ve poliamori üzerine düşünüp fikir yürütürken, kısaca genel anlamda aşkı konuşurken aklınıza neler geliyor? Nerelerden feyz alıyorsunuz? Okuduğunuz kitaplar, şahsi deneyimleriniz, yakın arkadaşlarınızla yaptığınız sohbetler ve onların sizlerle paylaştıkları dışında bu konuda fikirlerinize yön veren ne? Yoksa siz Netflix fırtınasına kapılmadınız mı?

Tüm dünyayı ve Türkiye’yi de etkisi altına alan, üye sayısını her geçen gün artıran Netflix’i sadece televizyon izleme alışkanlığını değiştiren bir online dizi ve film platformuna indirgemek çok sığ bir anlayış olur. Netflix, sosyal hayatımızın yanı sıra insanları odalarına, koltuğa ya da yatağa kilitlediği envai çeşit romans dizisiyle aşka ve cinselliğe bakış açımızı olduğu kadar onları yaşama şeklimizi de kesinlikle etkiliyor.

AŞK ACISINA EN İYİ İLAÇ

Netflix hayatımızda bir bağımlılığa dönüşürken, paket halinde yayımlanan dizilerin aslında merak duygusunu köreltip hızlı yaşayan ve beklemeye tahammülü olmayan gençleri tam 12’den vurması; bu online platformun en birincil sonuçlarından. İlişkileri, arkadaşlıkları ve iş hayatını tıpkı art arda gelen diziler gibi hızlıca tüketen bir gençlikten söz edebiliriz. Altı ya da sekiz bölümlük Netflix dizilerini bir oturuşta izleyenler, sabretme duygusundan uzak kısa ve anlık heyecanlarla yaklaşıyor hayata. Netflix aslında her talebi o anda yerine getirilen, her alanda hızlı tatmin duygusu yaşamak isteyenlerin dünyasına ayna oluyor. Netflix ve benzeri online medya hizmetlerinin hayatımıza girmesiyle birlikte peş peşe yayımlanan bölümleri yutarcasına izlemek ya da bilimsel ismiyle binge-watching’in kişileri asosyalleştirdiği yadsınamaz bir gerçek. Gençlerle birlikte çalışan akademisyen bir arkadaşım geçenlerde şöyle bir tespitte bulundu: “Eskiden insanlar mutsuz olduklarında ya da aşk acısı çektiklerinde dışarı çıkar, arkadaşlarıyla vakit geçirir, unutmak için içki içerlerdi. Şimdiyse odalarına kapanıp Netflix izliyor.” Bu arada Netflix’in izlenme oranlarının gece 23.00’den sonra yükseldiği göz önüne alınırsa cinsel ilişkilerin azalmasına da sebep olduğunu varsayabiliriz.

İlişki uzmanı Esther Perel alttaki iki kitabında da partnerin eş, sevgili, dost, sırdaş, anne/baba gibi her şeyi birden olabilmesinin imkansızlığını anlatırken aldatmanın her daim bir çiftin ölüm fermanına işaret etmediğini, ilişkide yeni süreçler de başlatabileceğini vurguluyor. 

ŞİFREMİ PAYLAŞIYORUM, ÖYLEYSE SENİ SEVİYORUM

Belki daha az sosyalleşiyoruz ama özellikle ilişki ve aşk dizileriyle bizi eğlendiren ve bir aşk doktoruna dönüşen Netflix sayesinde bir sürü şey öğreniyor, aşkı farklı açılardan ele alabiliyor, önce izleyip sonra da deneyimliyoruz ya da sadece bakmakla kalıyoruz. Özellikle gençlerin kadın-erkek ilişkilerini ve cinselliği Netflix dizilerinden öğrendiğini söylemek abartılı olmaz. Örneğin anne ve babası cinsel terapist olan 16 yaşındaki lise öğrencisi Otis’in okulda arkadaşlarına seks konusunda tavsiyeler vermesini konu alan Sex Education dizisinin tam da isminin anlattığı üzere özellikle gençler için bir cinsel eğitim ve bilgilendirme mercii olabileceğini söyleyebiliriz. Genç nesillerin izleyip gördüklerini nasıl ve ne şekilde uygulayabildikleri elbette içinde yaşadıkları sosyo-ekonomik şartlarla yakından ilintili. Ama Netflix’in bugünün aşkı ve ilişkileri tüketme kılavuzuna dönüştüğü net. Fransız danışmanlık şirketi Ipsos’un yaptığı bir araştırmaya göre Netflix izleyicilerinin yüzde 25’i, ruh ikizlerini seyrettikleri dizi karakterlerine göre belirliyor. Aynı araştırma, izleyicilerin yüzde 58’inin sosyal medya hesap profillerine Netflix’de en sevdikleri dizi ve film isimlerini ekleyerek karşı cinsi etkilemeye çalıştıklarını ortaya koyuyor. İlk buluşmadaysa dizi ve film tercihleri, konuşulan konular arasında en ön sırada yer alıyor. Eskiden bir aşk ilişkisinin ciddiyeti, uzun soluklu olması, sevgi, güven ve sadakat gibi ilkelere bağlılığıyla ölçülürken şimdilerde Netflix şifresinin paylaşımıyla değerlendiriliyor. Ayrıca çoğu çift için soğuk kış gecelerinde yatakta birlikte Netflix dizisi izlemek, oldukça romantik bir hareket. Airbnb’nin New York’ta devasa boyda çift kişilik yatak, bira ve atıştırmalıkla dolu bir buzdolabı ve Netflix hesabı içeren odalar kiraladığını da hatırlatalım. Netflix’in 6 bölümlük yeni dizisi Wanderlust’ta Joy Richards isimli evli, 3 çocuk annesi bir terapistin eşiyle ilişkisini canlı tutmak, monotonluğa son vermek için girdiği yeni serüveni izlerken tek eşliliğin mümkün olup olmadığını sorgulamak, Richards’ın müşterileriyle olan diyaloglarını dinlerken aşk ve yasaklarla ilgili düşünmek de yine Netflix’in ilişkilere olan bakış açımızı nasıl şekillendirebileceğini gösteriyor. Bir diğer Netflix dizisi Easy de Amerika’da yaşayan bir grup çiftin aşk, seks, evlilik, aile, kültür ve teknoloji kavramlarına nasıl yaklaştıklarını mercek altına alırken izleyiciye “ben olsam ne yapardım”, “ben de mi böyle davranırdım” dedirterek bir ilişkiler manzarası ve seçim alternatifleri sunuyor.

Hayatımızın her alanına nüfuz edip sadece aşk hayatımıza değil, sosyal dünyamıza da damga vuran, duygu ve düşüncelerimizi şekillendiren Netflix’in bir netflixsitation dönemi başlattığını hatırlatmadan geçmeyelim.

ÇİFT OLMAK VE ÇOK PARÇALI İLİŞKİ MODELLERİ

Aşk ve ilişkiler üzerine kafa yorarken, iki TED konuşmasının da 25 milyonun üzerinde izlendiği, Where Should We Begin isimli podcast’inin ise 140 ülkeden 15 milyon dinleyiciye ulaştığı Belçikalı ünlü ilişki uzmanı Esther Perel’den mutlaka bahsetmek gerekir.

Perel, çok eşliliğin evlilik kavramından bile eski olduğunu vurgularken bugün tek eşliliğin hız, görev yerine arzu, tüketim çılgınlığı, sabırsızlık ve hep daha fazlasına sahip olma dürtüsü gibi duyguların önem kazanmasıyla sadece hayatın bir bölümünde tek bir kişiye bağlı olabilmek anlamına dönüştüğünü anlatıyor. Bu “bir bölüm” ise beklentiler ve hayal kırıklıkları doğrultusunda giderek kısalabiliyor ve ilişkiler de tıpkı dizileri tüketircesine yaşamaktan öteye gidemiyor.

Perel, bir ilişkiden çok fazla şey beklendiğini, karşı tarafa hem sevgili, hem iyi bir âşık, aynı zamanda dost, arkadaş, ekonomik güç, anne/baba gibi çok fazla rol dağıtıldığını ve bunların gerçekleşemediği anda çift olmanın sallantıya girdiğini söylüyor. Perel, “Çift olmanın başarısı birlikte yaşanan zamanın uzunluğu ile değil zorlukları beraber atlatma becerisiyle ölçülebilir. Çift olmak bir hayat projesidir ama bu proje tüm hayat boyu sürmeyebilir, hayatın farklı alanlarını ve farklı insanlarla birlikteliği kapsayabilir” diyerek de bir ömür boyu devam eden ama mutsuzluk getiren ilişki ya da evliliklerin nasıl anlamsızlaştığını ve son bulmaya mahkum olduğunu hatırlatıyor.

Perel’in vurguladığı, tek bir partnerin her şeyi aynı anda sırtlan(a)maması olgusu, ilişkilerde parçalı modelleri öne çıkarıyor. Amerikalı seks danışmanı Dan Savage’ın çiftin birbirine bağlı olduğu fakat başkalarıyla denemeler yapmaya müsaade eden ilişki biçimi için kullandığı “tekeşlimsi”, ya da açık ilişkiler, bunlardan biri. Terapist Mark Kaupp ise çokaşklılık (poliamori) terimini kişinin çoklu, romantik ve cinsel partnere sahip olmasıyla açıklıyor. Eğitimci ve aktivist Mischa Lin’in, “Çocuklarımız hakkında ‘Bunlardan birinin gitmesi lazım. Kalbimde iki çocuğa birden yer yok’ diyor muyuz? Yeni bir arkadaş edindiğimizde diğerlerine, ‘Üzgünüm sadece tek kişilik enerji ve kapasitem var’ açıklamasını yapıp onları sepetliyor muyuz” gibi bir sorgulamayla çokaşklılığı açıklaması oldukça ilginç. Hiç kimseye duygusal bağlanmadan kısa süreli ve art arda hızlı tüketilen bir nevi “business ve zevk” odaklı algılanan ilişkiler de yine parçalı modellerin türevlerinden.

SON SÖZ

Günümüzün engin ilişkiler denizinde çift olmanın ve aşkın anlamının radikal bir şekilde nasıl değiştiği ortada. En basitinden bir zamanların ömürlük monogamileri tedavülden kalkarken hayatın belirli bölümlerinde tek kişiye bağlı kalabilmek bile çift olabilmenin en temel başarılarından sayılıyor. Kaldı ki tek kişiye bağlı kalırken bile aşk labirentleri ve farklı yönlere giden ilişki okları bulunabiliyor. Yeter ki labirentlerde kaybolmayın!

YAZI: Selin Miloşyan

ELLE Türkiye Mart 2020 sayısından alınmıştır. 

Benzer İçerikler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir