Kimse Mükemmel Değil!

kimse-mukemmel-degil!

Hiç şüphe yok ki her ebeveyn çocuklarının başarılı olmasını ister. Ancak bazen bu beklentiler abartılabilir ve çocuklarının mükemmel olmalarını isteyebilirler. İşte sorunlar da o zaman başlar… Mükemmeliyetçi ebeveyn tutumu, çocuklarda kaygı, özgüven eksikliği ve başarısızlık korkusuna yol açabilir. Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, “Çocuklukta sürekli eleştirilen veya yeterince iyi olmadığı hissettirilen bireyler, yetişkinliklerinde yoğun kaygı, başarısızlık korkusu ve depresyon belirtileri gösterebilirler” diyor. Başarıyı sadece notlarla değerlendirmenin, merak duygusunu körelterek öğrenmeyi bir zorunluluk haline getirebileceğini aktaran Ülkü, ebeveynlerin çocuklarına sadece başarılarıyla değil, kendileri olarak değerli hissettirmeleri gerektiğini vurguluyor. Peki bu konuda ne yapmalı? Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, çocuklardan mükemmellik beklemenin kısa ve uzun vadedeki etkilerini bizlerle paylaştı.

Mükemmel bir çocuk yetiştirme arzusu ‘proje çocuk’ları ortaya çıkarıyor!

Birçok ebeveyn çocuklarının başarılı, disiplinli ve örnek bireyler olmalarını ister. Ancak bazı ebeveynler, bu beklentileri abartarak çocuklarının her alanda mükemmel olmalarını bekler. Bu durum özellikle akademik başarı, spor, sanat veya sosyal beceriler gibi alanlarda kendini gösterir. Çocuklarından her zaman en iyisini isteyen aileler, farkında olmadan onların üzerinde baskı oluşturabilir ve psikolojik olarak zarar verici bir ortam yaratabilir.

Anne-babalar mükemmel bir çocuk yetiştirmek istediklerinde, ‘proje çocuk’ olarak adlandırılan çocuklar ortaya çıkıyor. Elbette ki anne-babalar küçükken kendilerinin yapamadıklarını çocukları yapsın ve her koşulun en iyisine sahip olsun istiyorlar. Ancak, aynı anda hem piyano, hem bale, hem tiyatro kurslarına götürülen ve tüm derslerinde yüksek başarı beklenilen çocuklar gelecekte kendi isteklerine uygun bir yaşam sürmekte zorlanabilirler. Aynı zamanda, anne babalarının yüksek beklentilerini gerçekleştiremeyen çocuklarda özgüven eksikliği oldukça sık gözlemlenebiliyor.

Ebeveynler birçok farklı nedenin etkisiyle mükemmeliyetçi beklentilere sahip olabiliyor

Bu mükemmeliyetçi beklentilerin kökeninde hem psikolojik hem de toplumsal faktörler yer alıyor. Kendi ailelerinden yeterli takdir görmemiş, başarısızlık korkusu yaşayan veya geçmişte yüksek beklentilere maruz kalmış ebeveynler, bu durumu bilinçsizce kendi çocuklarına yansıtabiliyor. Bazı ebeveynler çocuklarının başarısını bir güvenlik kaynağı olarak görür. ‘Eğer çocuğum başarılı olursa, onun geleceği garanti altında olur’ düşüncesiyle hareket edebilirler. Çocuklarının başarılarını kendi ebeveynliklerinin bir göstergesi olarak görür ve bu yüzden mükemmeliyetçi bir tutum benimseyebilirler. Modern eğitim sistemleri genellikle başarıyı sınav notları ve akademik performans üzerinden değerlendirir. Bu durum, ailelerin çocuklarını sürekli daha iyi olmaya zorlamasına neden olabilir.

Günümüzde sosyal medya, ebeveynler üzerinde büyük bir baskı yaratıyor. Diğer ailelerin çocuklarının başarılarını görmek, ebeveynlerin kendi çocuklarını daha fazla zorlamasına yol açabiliyor. İş dünyasında ve eğitim sisteminde başarıya büyük bir değer verilirken, bireylerin kişisel mutluluğu ve duygusal dengesi geri planda kalabiliyor.

Çocuklukta aşırı yüksek beklentilere maruz kalmak, olumsuz sonuçlara yol açabilir

Çocuklukta sürekli eleştirilen veya yeterince iyi olmadığı hissettirilen bireyler, yetişkinliklerinde yoğun kaygı, başarısızlık korkusu ve depresyon belirtileri gösterebiliyor. Sürekli en iyi olmak zorunda hisseden bireyler, hata yapma korkusu nedeniyle yeni şeyler denemekten kaçınabilirler. Bu da kariyerlerinde ve kişisel gelişimlerinde sınırlamalar yaratabilir. Bu nedenle, çocukluk döneminde aşırı yüksek beklentilere maruz kalmak, bireyin ileriki yaşamında özgüven eksikliği, yoğun stres, başarısızlık korkusu ve duygusal problemler gibi pek çok olumsuz sonuca yol açabilir.

Çocuk sadece yüksek not almaya odaklanırsa merak duygusunu kaybedebilir!

Eğitim sürecinde içsel motivasyon (bir şeyi gerçekten öğrenmek istemek) ve dışsal motivasyonun (ödül, ceza veya başkalarının beklentileri nedeniyle çalışmak) önemli bir ayrım oluşturuyor. Sadece yüksek not almaya odaklanan bir çocuk, öğrenme sürecini bir keşif ve gelişim fırsatı olarak görmek yerine, bir zorunluluk olarak algılar. Bu da merak duygusunun azalmasına neden olabilir.

Çocukların en iyi notları almadıklarında ailelerinin hayal kırıklığına uğrayacaklarını düşünmeleri, yoğun bir stres kaynağı olabilir. Yalnızca notlara odaklanan bir çocuk, yaratıcı düşünme ve eleştirel analiz becerilerini geliştirmekte zorlanabilir. Bu yüzden, çocukların eğitim sürecinde başarılarını değerlendirirken sadece sonuçlara değil, sürece ve çabaya da odaklanmak gerekir.

Çocuklara, başarıları için değil, olduğu kişi için değerli hissettirin…

Mükemmeliyetçi ebeveyn tutumlarını değiştirmek isteyen aileler ;

“Çocuğunuzun güçlü ve zayıf yönlerini kabul edin. Onları başka çocuklarla kıyaslamaktan kaçının. İlgi alanlarını anlamaya ve geliştirmeye yönelik etkinliklere yönlendirin. Kendi kaygılarınızı gözden geçirin. Başarıyı geniş bir perspektiften değerlendirin. Çocuğunuza güven verin ve süreç odaklı bir bakış açısı kazandırın. Çocukların gösterdiği çaba ve gelişimi takdir edin. Örneğin, ‘Bu projeyi tamamlamak için çok çaba gösterdin, emeğin takdire değer!’ gibi ifadeler kullanın. Hata yaptığında onu eleştirmek yerine, bunun öğrenme sürecinin bir parçası olduğunu anlatın. Kendi hatalarınızı paylaşarak, hata yapmanın normal olduğunu gösterin. ‘Ben de işimde bazen hatalar yapıyorum, ama bu bana yeni şeyler öğretiyor’ gibi bir yaklaşım benimseyin. Çocuğunuzun kendisini ifade etmesine fırsat verin ve duygularını küçümsemeyin. Onun yaşadığı stres, kaygı veya başarısızlık korkularını anlamaya çalışın. Çocuğunuzun sadece başarıları için değil, olduğu kişi için değerli olduğunu hissetmesini sağlayın. Eğer çocuğunuz sürekli olarak ‘yeterince iyi değilim’, ‘başarısız olursam sevilmem’ gibi düşünceler içindeyse, bu ciddi bir özgüven sorunu yaratabilir. Bu yüzden, çocuğunuza koşulsuz sevgi ve kabul sunmanız çok önemlidir.”

Benzer İçerikler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir