Pandemiyle gündeme gelen sosyal izolasyonun bundan 40 yıl önce Japonya’da görülmeye başladığını biliyor muydunuz? O günlerde sokakların güvensiz olduğunu düşünen ebeveynlerin dayatmasıyla başlayan bu durum, azımsanmayacak kadar çok kişinin zamanla kendini odasına kapatmasına ve yaşamını teknolojinin kollarına bırakmasıyla devam ediyor.
Yazı: Ayşegül Uyanık Örnekal
Koronavirüsün hayatımıza girmesiyle birlikte korku, endişe gibi duygular toplumda baskın olarak görülmeye başladı. 2020 yılının bahar aylarını hepimiz bu duyguları az ya da çok hissederek geçirdik dersek, herhalde yanlış olmaz. Özellikle hanesinde yaşlı ya da çocuk olan aileler, yaşanılan bilinmezlik karşısında daha da korumacı davranmaya başladı. Evlerinden çıkmayan, zorunlu hallerde de sokakta olmaktan dolayı yaşadığı korku ve panik bariz olan binlerce kişi vardı. Hal böyle olunca kendimizi adeta evlerimize hapsettik. Sıcak bir yuva olması için elimizden geleni yaptığımız evlerimiz, adeta modern çağ hapishanelerine dönüştü.
HİKİKOMORİ NEDİR? *
Japonca bir kelime olan “hikikomori” ise içeri çekilme, hapsedilmiş olma anlamını taşıyor. 1980’lerin ilk yıllarında Psikiyatrist Saito Tamaki tarafından ortaya atılan olan bu kavram, en az altı ay ve daha fazla süre sokağa çıkmama hali olarak tanımlanıyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş, bu durumun; insanlardan kaçma, tek yaşamı güvenilir hissetme, ergenlik ve sonrasındaki bireylerin toplumsal yaşamdan çekilmesi, normalliği ve işlevselliği bozan seviyelerde izole olması şeklinde görüldüğünü belirterek, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bu kişiler; yaşamdan elini ayağını çekip, temel ihtiyaçlar dışındaki tüm zamanını odasında geçiriyor. Hikikomori; zaman kullanımına, performansa dayalı sistemlere ve toplumsal roller ile sorumluluklara karşı gösterilen bir tepki olarak da görülebiliyor. Uzakdoğu ülkelerinde, özellikle de Japonya’da sayıları git gide artıyor. Gelişen teknolojiyle birlikte sayılar dünya genelinde de günden güne çoğalıyor. Daha çok 15-40 yaş arası kişilerde gözlemlenen bu duruma, farklı pek çok patoloji de eşlik edebiliyor.” Uzm. Kln. Psk. Candaş, hikikomori hakkında sorularımız yanıtladı.
HİKİKOMORİ’NİN ORTAYA ÇIKMASINDA HANGİ ETKENLER VAR? *
Bu rahatsızlığın ortaya çıkmasında aşırı koruyucu ailenin rolü yüksek mi? Çocuk ya da ergenlerde daha sık görülüyor demek doğru olur mu?
Aşırı koruyucu aile tutumları, bu hastalığı tetikleyen sebepler arasında gösteriliyor. Buna ek olarak, hastalığın esas nedeni; teknolojik olarak gelişmiş ülkelerde yaşayan ailelerin sokakların tehlikeli olduğunu düşünmesi ve çocukların evde büyümesi yönündeki davranışları olarak ifade edilebiliyor.
Özellikle teknoloji bağımlılığı, çocuklarda ve gençlerde hikikomori başlangıcını tetikleyen en önemli unsurlardan biri. Pandemi koşullarında evde geçirdiğimiz zamanı doğru kullanmak gerekiyor. Çocukların internet kullanımını ve süresini dikkatli takip etmek çok önemli. Bu durumun, erkeklerde kadınlara oranla daha fazla olduğunun tespit edildiği çalışmalar bulunuyor. Hikikomori, Japonya’da mesleki kariyer ve başarı konusundaki beklentilerin ağırlıkla erkek nüfusta olmasının geleneksel cinsiyet modeline gönderme yapıyor. Bazı durumlarda, kişilik özellikleriyle de bağlantılı olabiliyor. Özellikle çekingen kişilik bozukluğu ya da şizoid yapılanmanın var olduğu durumlar görülüyor. Bazen de bu kişilik yapılanmaları hikikomoriye yatkınlığı arttırıyor.
EN SIK HANGİ BELİRTİLERLE KENDİNİ GÖSTERİYOR? *
Bu kişiler zamanlarının çoğunluğunu dış dünyayla iletişim noktaları olan internet tabanlı araçlarla geçiriyor. Özellikle Japonya’daki hikikomoriler, çizgi romanları olan mangayı okuyor. Geceleri uyanık kalıp, gündüzleri uyuyorlar. Dışarıdan gelen güneş ışığından da rahatsızlık duyabiliyorlar. Hikikomori için zaman baskısına ve toplumun yüklediği performans görevlerine dair bir tepki biçimi de denilebiliyor. Bu kişiler aileleriyle, evin odasında tek başına yaşıyor ve bir tür asalak hayat sürüyor. Sorunlarını ortaya koymak, çözüm bulmak ve eyleme geçmek konusunda da çoğunlukla kararsız, isteksiz kalıyorlar.
Bir yılı aşkın süredir pandemi şartlarında yaşadığımızı düşünürsek, toplumumuzda da hikikomorinin varlığından söz edebilir miyiz?
Hikikomori, başta da belirttiğim gibi en az altı ay süreyle takip edilmesi gereken ve uzmanlar tarafından koyulacak bir tanı. Yaşadığımız süreçte pandeminin bireylere olan sosyal yaşam etkisini bireysel olarak değerlendirmeden genel bir kanıya varmak doğru değil. Fakat pandeminin getirdiği sosyal izolasyon, orta ve uzun vadede psikiyatrik problemlere yol açabilir.
Aylardır neredeyse hiç evden çıkmayan insanlar var. Geçmişte sosyal hayatta aktif olsa da Mart 2020’den bu yana kendini dört duvara kapatma davranışını bu sorunla bağdaştırmak mümkün mü?
Bir davranışın patolojik olarak nitelendirebilmesi için kişinin sosyal işlevselliğinin ve realiteyi değerlendirmesinin bozulması ön koşul olarak belirtiliyor. Bu noktada, pandemi sebebiyle kişi eğer kendini hiç dışarı çıkmaksızın eve kapattıysa burada bir uygunsuzluktan söz edilebilir. Ancak zaman zaman dışarıya çıkıp, zorunlu işlerini halledip, zaman zaman yürüyüş yaparak kendini rahatlatan, gündelik işlevselliğini koruyan kişiler hikikomori çerçevesinde değerlendirilemiyor. Buradaki kriterimiz, kişinin orta düzeyde davranış sergilemesi oluyor. Ne hiç evden çıkmaması ne de tamamen dışarıda olması istediğimiz bir durum değil.
EVDEN ÇIKMAMA DAVRANIŞININ ALTINDA NELER YATIYOR? *
Evden çıkmama davranışının altında neler yatıyor? Sadece enfekte olma korkusu demek doğru olur mu?
Hayır! Evden çıkmama davranışı eğer kurallara uyma çerçevesi altında değerlendirilirse, bunda herhangi bir sorun yok. Ancak kişi evden hatta odasından hiç çıkmıyorsa, kendini sadece teknolojik cihazlarla ifade ediyorsa, bu davranışın altında hikikomorik bir semptom yatıyor demek mümkün.
Sokağa çıkma yasakları, tam kapanma gibi tedbirlerin bu durumun ortaya çıkmasında etkisi olabilir mi?
Kişi kendini bu zorlu koşullarda koruyabilme kapasitesine yani psikolojik dayanıklılık dediğimiz kavrama sahipse, sokağa çıkma yasakları ya da tam kapanma gibi tedbirler direkt olarak hikikomoriye neden olmuyor. Kişinin bu anlamda psikolojik dayanıklılığını arttırması ve yeni koşullara kendini adapte edebilme becerisini geliştirmesi gerekiyor.
Pandeminin elbette bir gün sona ereceğini biliyoruz. O gün geldiğinde bu kişilerin davranışları rahatlıkla değişebilecek mi sizce, yoksa psikolojik destek almaya varan sonuçlara yol açar mı?
Eğer kişi işlevsel bir şekilde bu dönemi atlattıysa, pandemi sona erdiğinde eski normaline dönme süreci daha sağlıklı olur. Ancak izolasyon patolojik hale geldiyse, bu noktada kişinin sokağa çıkması, sosyalleşmesi, eski işlevselliğine dönmesi, çalışması zor olabilir. Böyle bir durumda, gecikmeksizin uzman yardımı alınması gerekir. Ayrıca uzun vadede semptomlar modern tip depresyona dönebilir. Bu noktada iyi bir gözlemci olmakta fayda var.
DİKKAT!
Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş, hikikomori ile başa çıkmak için nelere dikkat etmek gerektiğini şöyle sıralıyor:
- Temelinde teknoloji kullanımı olduğu için öncelikli olarak kullanım süresine dikkat edilmeli.
- Sorunun tedavisinde erken farkındalık önemli yer tuttuğundan, aileler çocuklarının davranışlarını doğru yorumlamalı.
- Aileler kişiyle çatışma değil, çözüm odaklı iletişim halinde olmalı.
- Kişilerle sağlıklı iletişim kurulmalı, sosyal etkileşimi güçlendirecek aktivitelere ve uygulamalara yönlendirilmeli.
- Aile bağları güçlendirilmeye çalışılmalı.
- Psikolojik yardım ve psikoterapi desteği alınmalı. Yaşanılan problemle ilgili uzman görüşlerine dikkat edilmeli.
- Kişiye yalnız olmadığı davranışlarla hissettirilmeli ve belirtilmeli.
- Sosyal izolasyonunu kırması için destek verilmeli, teşvik edilmeli.
- Empati ile kişilerin tercihleri göz önünde bulundurulmalı.
İLGİLİ İÇERİKLER
- Çocukların Koronavirüs endişeleri nasıl önlenir?
- Panik atağı olanlar dikkat! Corona Virüs endişesine kapılmayın
- Koronavirüsten çocuğumu nasıl korumalıyım? İşte ailelere tavsiyeler
- Depresyondan kaçış var mı?