Tasarım sürecinde sınırlar koymanın, tasarımı ve bakış açısını engelleyen bir kriter olduğunu belirten Mimar Yeşim Koskor, tasarım ve projelerinde izlediği adımları MAG Okurlarına aktarıyor…
Öncelikle kendinizden biraz bahseder misiniz? Ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
2021 Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümü mezunuyum. Mimar olmak, meslek anlamında hayattaki tek hedefimdi. Kendimi yaratıcı, kısa sürede pratik ve fonksiyonel çözümler üretebilen, cesur, girişken ve hedefleri doğrultusunda azimli bir şekilde ilerleyen biri olarak tanımlayabilirim.
Mimarlık, kolektif çalışma gerektiren bir alan. Grup çalışmalarına yatkınlık, fikir alışverişi, insan ilişkileri, proje sunum ve aktarımı bu bağlamda çok önemli kriterler. Ve ben bu alanda kendi normlarımı kurmak, hayal ettiğim çalışma ortamını sağlamak için mezun olduktan kısa bir süre sonra kendi ofisimi açtım.
Mimari tasarımlarınızı nasıl tanımlarsınız?
Mimari tasarımlarımı şekillendiren iki ana unsur ve bu unsurların gerektirdiği alt başlıklar bulunuyor. Ancak birkaç kelime ile anlatacak olursam, tasarımlarımı olabildiğince özgür ve özgün olarak tanımlayabilirim. Çünkü tasarım sürecinde sınırlar koymanın, tasarımı ve bakış açımı engelleyen bir kriter olduğunu düşünüyorum. Bu tanım aslında kişiliğimin, tasarımlarım ile harmanlanmasından doğuyor ve onları şekillendiren ana unsurlardan ilkini oluşturuyor. Ayrıca kullanıcı istekleri de, tasarımlarımı şekillendiren ana unsurlardan ikincisidir.
Geçmiş projelerinizden de bahsederek, projelendirme ve uygulama aşamalarınızı anlatır mısınız?
Aslında bu süreç fazlasıyla karmaşık ve detaylı işlenen bir süreç ve mimarlık eğitimimde edindiğim bir ekol diyebilirim. Projelerime, öncelikle mevcut arsa durumu, mevzuatlar ve müşteri isteklerini değerlendirerek başlarım. Daha sonra tasarım aşamalarında, her ne kadar tecrübe edinmiş olsanız da daha önce yapılmış benzer örnekleri araştırmanız gerekir. Ben de bu şekilde, araştırmalar ile gerekli bilgileri toplarım. Daha sonrasında tasarım aşamasında mimari tasarım anlayışımla ve uygulama aşamasında yaşanacakları planlayarak projemi ortaya çıkartırım. Uygulama aşamalarında ise yapılabilecek değişiklikleri tasarım aşamasında planlayarak ele aldığım için yaşanabilecek tüm sorunlara çözüm üretimini kolaylaştırırım. Ancak bakıldığında her proje kendi içinde özel süreçler barındırır. Bu sebepten, proje özelinde bir süreç belirtmek, genel aşamaların çerçevesi dışında pek kolay değildir.
Tasarım süreciniz nasıl ilerliyor? Hangi adımları izliyorsunuz?
Tasarım sürecinin ana çıkış noktası kesinlikle şudur ya da her projeye şu şekilde başlarım diye bir genelleme yapamam. Çünkü her projenin gereksinimi, çözümü, uygulanma amacı ve kullanıcısı birbirinden farklıdır. Dolayısıyla tasarım sürecim projeden projeye göre değişkenlik gösterebilir. Ama genelleme yapacak olursam ilk aşamada yerleşim yerini analiz ediyorum. Bunun için de çevre analiziyle, yerin fiziksel çevre verileri, tarihsel, sosyal özellikleri, tercih ve beklentilerini planlıyorum. Sonrasında bu bilgileri sentezleyerek ilk eskizlerimi çizmekle işe başlarım. Aslında tasarım aşamasının en sancılı süreci bu eskiz aşamalarıdır. Mimarlık eğitiminde edindiğim ve mimarlıkta çok önemli bir yeri olduğunu düşündüğüm el çizimleri (eskiz) aşamasını tamamladıktan sonra tasarımı dijital ortama aktarırım. Son düzenlemeler; dijital ortamdaki çizimler, 3D modeller ve render’lar ile oluşur ve tasarıma bir virgül koyarım, çünkü bir projenin tasarımı aslında hiçbir zaman bitmez.
İlerleyen dönemlerde hedeflerinizden ve gerçekleştirmeyi planladığınız projelerinizden bahsedebilir misiniz?
Piyasada uzun süredir yer almama rağmen bunu bir ofis oluşumuna yeni çevirdim. Ofis çerçevesinde yeni başlamış olmama rağmen güzel işlere, genç ve dinamik bir ekiple imza attık. İlerleyen dönemlerde de genç ve dinamik ekibimizi büyüterek yerel/ulusal düzeyde daha da saygın bir konumda olabilmek ve bunu gerçekleştirirken yurt dışı projelerle uluslararası işlere imza atmak, öncelikli hedeflerimin arasındadır.